Güneş ışığının kapalı perdeler arkasından geniş, darmadağınık odaya sızmaya çalıştığı bir sabahtı. Duru, cumartesi günü olması itibariyle hafta içi günlere göre birazcık daha fazla uyumuştu sadece, ama çok uyumuş ya da hiç uyuyamamış gibi şişmişti gözleri. Rahatı pek de hissedilmeyen koltuğa her an kalkacakmış gibi iğreti oturmuş, kitaplığa bu kocaman gözlerle bakıyordu. Sanki bir kitap seçip hemen okumaya başlayacak gibi dursa da, aslında o kafasının içindeki yolculuğun bir parçasıydı. Yolculuk onu yönetiyor, o sadece düşüncelerinin oradan oraya sıçrayıp tutunamayışlarını izliyordu.
Kapının çalışıyla irkildi.
Kapıyı açmıştı bile, 'Sabahın bu saati!', 'Kim ki gelen?', 'Perdeler kapalı ama gün açıkmış bugün!' 'Ev de dağınık!' 'Üstüme bir şey alsam mı?' 'Kapıcı mı acaba?' düşünceleri aklından bir çırpıda geçerken.
Sevinçle sıçradı, Gerçek'ti gelen.
Duru ve Gerçek uzun zamandır arkadaştı ama görüşmeleri sıradan bir arkadaşlıktan biraz faklıydı. Ne zaman, ne süreyle görüşecekleri belli olmuyordu. Şimdi de öyle bir zamandı ki, Duru tam da ona ihtiyacı olduğunu onu görünce anladı.
Kucaklaşmalarının ardından, Duru'nun küçük, sevimli salonunda yerlerini aldılar.
Hoş beş soruları yoktu, her şeyi ama her şeyi konuşacaklardı birazdan, biliyorlardı.
Duru darmadağınık mutfağına koşturup aceleyle çay suyu koydu. Mutfaktan dönerken 'Ne iyi ettin de geldin.' dedi.
Gerçek, koltuğun yanındaki sehpanın üzerinde duran kitabı karıştırmaya başlamıştı bile.
Neyin var? soruldu Duru'ya.
Nasıl anladın? cevaplandı.
Sen böyle kitaplar okumazsın, yorumlandı.
Duru, Gerçeğin onu hemen anlayacağına emin olarak sormuştu "Nasıl anladın?" sorusunu, içinde dostluğuna kendini emanet eden güvenle.
Aşık oldum, pehledi Duru, soruyu cevaplamış olmak için, hissiz.
Gerçek'in gözünden kaçmadı telaş, bıyık altı güldü.
Aşk dünyanın en güzel duygusudur, dedi Gerçek sakince.
Emin misin? dedi Duru, dalgacı ses tonuyla.
Gerçek emindi ne söylediğinden, insanı insan yapan duyguydu aşk ona göre, hemen yanıtlamadı, düşünce akışlarına izin verdi.
Duru, cevabını bilir gibi sorduğu "emin misin" sorusundan şüpheye düşmüştü bile, o emin miydi acaba, neydi aşk?
Gerçek düşünce saldırısını durdurdu, "Anlatsana" diyerek.
Duru nereden başlayacağını bilemedi önce, yüzünü avuçlarının içine alıp dirseklerini dizlerine dayayıp gözlerini yere dikti oturduğu koltukta. Gerçek sakince sırasını bekliyordu.
Ondan hoşlanmıştım, diyerek başladı Duru sonunda, buluştuk bir gün, o kadar çok şey paylaştık ki, ben ona daha da yakın hissettim kendimi, içimden dedim ki bu adam, ben bu adamı hayatımda istiyorum ve bu adam için sabırlı olacağım.
Konuşması kesildi burada Duru'nun. Gerçekse inatla sessizdi. "Sonra... ... sonra her şey o kadar hızlı oldu ki, biraz önce hayalini kurduğum şeyi yaşamaya başlamıştım."
Konuşmasındaki yavaşlık ve sesinin alçak perdesi üzgün ruhunu Gerçek'e gösteriyordu.
Devam etti Duru, "Bir anda biz oluvermiştik. Sarılmak, herhalde işin büyüsüydü. Sarılırken, yaşamımızdaki tüm acılarımızı ve sevgimizi aktarıyorduk birbirimize. O anda hissettiğim mutluluğu anlatamam sanırım"
Sessizlik... Sessizlik güneş ışıklarına engel değildi. Gerçek kalkıp perdeleri açtı, kaynayan suyun çaydanlıkla dans edişi onu mutfağa yöneltti, ağır adımlarıyla gidip çayı demledi ve geri gelip koltuğa sessizliğini armağan ederek oturdu. Durunun gözleri hala halıdaydı.
"Böyle başlayan bir ilişki sadece bir hafta sürdü, sadece bir hafta."
Gerçek, "Seni bu kadar üzen şeyin beklentin olduğunu biliyorsun değil mi?"
"Bilmiyorum, çok çok düşündüm, bilmiyorum."
Gerçek, "Ne buldun?"
"O kadar çok şey buldum ki..."
Gerçek, "Ne buldun bilmiyorum ve sormayacağım da, yaşadığından ders çıkarman gerek diye düşünüyorum yalnızca."
Duru, "Hiç öğretmenlik yaptın mı sen?" sordu kuşkuyla.
Gerçek gülümsüyordu "Hayır" derken ve ekledi "Neden?
Duru da gülümsemeye başlamıştı, "Ders çıkar deyince..."
Gerçek, Aşk hala dünyanın en güzel duygusu sen ondan şüphe etsen, aşk yüzünden üzüldüğünü düşünsen bile. Sonuç olarak bu yaşadığın sana öğrettiği bir şeyler varsa, yaşadığına değer diyorum.
"Yok sen kesin öğretmensin" diye takıldı Duru.
"Belki dolu tarafına bakmayı öğrenmişimdir" diye göz kırptı Gerçek.
Çayın kokusu ve güneşin ışığı odayı tümden esir almış, günü yaşamaya davet ediyordu onları. En acı anda bile yaşam devam ediyorsa kahvaltı herkese iyi gelir, sadece bir inanış değildir bu.