![]() |
photographs by Fatih Börekçi in Çanakkale |
Yeni Zelanda'yı neredeyse hiç bilmiyormuşum, araştırmaya başladığımda zaten bunu görmüştüm ama bu ülkeye geldiğimde bir şey beni çok daha fazla şaşırttı, Yeni Zelandalıların bizim ülkemizi çok yakından biliyor olması. Neredeyse tanıştığım her üç Kiwi'den biri ben şu kadar süre önce Türkiye'ye gittim diyor, İstanbul, Kapadokya, Bodrum, Antalya'dan bahsediyorlar.
Kiwi'ler dünya'nın dibindeki ülkeleri ile kendilerini dünya sahnesine biraz uzak hissediyorlar. Gençler "overseas" dedikleri denizaşırı ülkelere ortalama iki yıllığına deneyim kazanmaya, dünyayı tanımaya gidiyorlar. Ülke tercihleri değişkenlik gösteriyor, ancak yoğunluğun Avrupa ülkeleri olduğunu söyleyebiliriz. Buna Amerika, Japonya ve Singapur, Malezya gibi bazı uzakdoğu ükelerini de ekleyebiliriz. (Avustralya bana göre Yeni Zelanda'nın büyük abisi, orayı overseas görmedim :) İşte Türkiye de, bu dünya seyahatinde gezilen ülkeler arasına giriyor aramızdaki Anzak bağı ile.
Biz Anzak diye yazıyoruz ancak bu bir kısaltma olduğu için ANZAC yazmalıyız. (Ben yazıma genel kullanım olduğu için Anzak ile devam edeceğim.) Anzak, Avustralian and New Zealand Army Corps'un kısaltması. İki ülkenin askeri gücünü aynı çatı altında birleştirmesi, daha sonra da aynı ad ile aynı günü anma günü belirlemesi dünyada bir ilk. Anzak'ların Çanakkale'ye ayak bastığı 25 Nisan günü, 1916 yılında resmi olarak Anzak günü kabul edilmiş ve bu iki ülkenin de en önemli tarihi günü.
Avustralya ve Yeni Zelanda toprakları, Büyük Britanya İmparatorluğunun sömürgeleri konumundaydı daha önce ve nüfusu imparatorluğun bu topraklara çeşitli şekillerde getirdiği kimselerden oluşmaktaydı. Bu ülkeler bugün de gönüllü olarak İngiliz Milletler Topluluğu üyesi ve Birleşik Krallık hükümdarını sembolik olarak en üst düzey yönetici olarak tanıryorlar. Avustralya için İrlandalı, Yeni Zelanda için İskoç nüfus yoğunluğunun bulunduğu söyleniyor. Bunu bugün aksan benzerlikleri ile bulmak da mümkün. Bugün, diğer yeni dünya ülkeleri gibi oldukça karma bir nüfusa sahipler, bu iki ülkede de Asyalı nüfusu dikkat çekiyor.
Birinci Dünya Savaşı başladığında Avustralya henüz 13, Yeni Zelanda ise 7 yıldır bağımsız devlet statüsünde. Avustralya'nın resmi ANZAC Day sayfasında çiçeği burnunda hükümetin, dünyada bir ulus olarak tanınmasını arzuladığı bu nedenle de İngiltere'nin safında savaşa asker gönderdiğini yazılı. Özellikle Yeni Zelanda için bu ülkeye çeşitli vaatlerle getirilen halkın anayurt kabul ettikleri Büyük Britanya'ya yakın olma isteğiyle savaşa katıldığı düşünülüyor. Bunları birleştirecek yorum ise bir ülkeyi ulus yapan şeyin "ortak acılar" olduğu gerçeği.
Savaştan dönen askerler, kaybettikleri arkadaşlarını aramak ve anmak için şafak vaktini seçmişler. Şafak vakti Gelibolu'yla sembolik bir bağlantı, savaş sırasında hücum için tercih edilen zaman, şafak vakti. Askeri töreni hatıranın en yoğun yaşandığı saatlerde düzenleyen dawn service bu bağlantılarla kuruluyor 1927'de.. Tören ise sadece gazi katılımı ile sınırlandırılıyor. Törenin bir saygı duruşu olduğunu belirtmek gerek.
İkinci Dünya Savaşında da yer alan ülke bugün, Anzak gününün anlamını genişleterek, savaşlarda ölen tüm vatandaşlarını anıyor. Günün 1980 sonrasında da gençler tarafından daha fazla rağbet gördüğü belirtiliyor.
Günün sembolü ise Gelincik çiçeği. Çiçeğin grafik formu, ANZAC gününde yakalarda broş oluyor.
Bana bugünü en özel kılan ise Atatürk'ün Anzak'larla ilişkimize eşi görülmemiş bir boyut getirmesi. Yeni Zelanda'da, konuştuğunuz bir Kiwi'den Atatürk'ün sözlerini duymak gerçekten gurur verici.
Mustafa Kemal'in Anzak analarına mektubu;
"Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar! burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır."
Bugün Avustralya'nın başkenti Canberra'da ve Yeni Zelanda'nın başkenti Wellington'da Atatürk anıtları bulunuyor ve bu sözler üzerlerinde yazıyor.
![]() |
Sağ alt Canberra'daki anıt, diğerleri Wellington'dakidir. |
1. Dünya Savaşı, yani Çanakkale'de bizimle yaptıkları savaş, bu iki ülkeye, Avustralya ve Yeni Zelanda'ya, ulus olma şansını veriyor. Anavatan gördükleri Büyük Krallığa yakın olsalar da, örneğin Avustralya'daki ya da Yeni Zelanda'daki güneşin doğuşunu özlüyorlar. Çok küçük nüfuslarına rağmen verdikleri kayıp onları birbirine bağlayan bir görünmez urgan oluyor. İnsan sormadan edemiyor, bizim beraber yaşadıklarımız yanında yaşadıkları hafif kalacak bir toplum, uyum içinde ulus olabiliyorken, bizim ortaklıklarımız neye yetmiyor?
Note : Ne yazdığımı bildiğim için yeniden okumadım bile. İçimde hep bir kaygı son paragraf için. Yazarken de şüpheli yazmıştım keza. Türkiye'de olanlara, acılara kalp dayanmıyor ya... Bir ulusçuluk zihniyetinden ziyade bir acıları arttırmadan beraber yaşayabilme özlemi bu, anlatmaya gayret ettiğim.
Çok güzel yazmışsınız bilgiler çok yararlı oldu teşekkürler
YanıtlaSil