8 Ocak 2016 Cuma

Dede Korkut Kitabı - Muharrem Ergin Hakkında

Dede Korkut Kitabı - Prof. Dr. Muharrem Ergin
Boğaziçi Yayınları - 51. Baskı (Mart 2015) Yayınevi ilk basım tarihini iletmemiş.

Geçmişte neler olduğuna, atalarımızın ne yollardan geçtiğine, nasıl bir yaşam yaşadıklarını ilgi çekici bulurum. Bize söyleyeceği çok şey vardır bu hikayelerin. Onların o zaman neler yaşadığını, neye önem verdiğini de ortaya çıkarır. Tabi hikayeler sözlü yolla aktarılarak geldiğinden değişikliğe uğraya uğraya gelir. Dilbilimci Prof Muharrem Ergin'in Dede Korkut Kitabı'nın girişinde de belirttiği gibi, muhtemelen İslam öncesi dönemde oluşmuş eserler, daha sonra islamın kabulüyle islamla da sentezlenmiş.

Hikayelerin bize aktarıcısından bize biraz daha fazla bilgi vermesini dilerdim. Eserleri nasıl etti? Ne kadarı çevirildi, ne kadarında çeviriye ihtiyaç yoktu? Bu geniş bir alan olabilir ama en azından bazı örneklemeler güzel olurdu. Bu hikayelerin kaynağı nedir? Hikayeler halk hikayelerinden mi toplanmış, yazılı bir eserden mi çevrilmiş? Başka versiyonları var mıymış? Maalesef bunları bu kitap yoluyla öğrenemiyoruz. Ancak milli destanların vasıflarını bir ders kitabı gibi ve biraz da hamasi bir tonla sıralamış yazar.

Öncelikle kitabı herkese tavsiye ederim.

Şimdi de bu destanları okurken neler notladım;

Hikayelerin tamamı cesaret, yiğitlik ve kahramanlık üzerine kurulu.
Hepsinde hikaye mutlu sonla ve büyük bir kahramanlıkla bitiyor.
Sadece bir tane hikayede önemli biri, Beyrek ölüyor, o da Oğuzların kendi içindeki anlaşmazlığında oluyor.
Neredeyse bütün hikayelerde biri kurtarılıyor ve düşman elde onlu seneler kalınmış olmasına rağmen, kurtarıldıkları gibi karşı tarafı büyük bozguna uğratıyorlar ve kiliseyi yıkıp cami yapıyorlar.  
Hikayeler erkek egemen, hikayede kadın varsa bile adı genellikle yok. Anası ya da erkeğin hatunu olarak geçiyor. Sadece Burla Hatun ve Banu Çiçek isimleri var onca hikaye içinde.
Kadınlara karşı hoş olmayan, aşağılayıcı bir dil kullanılıyor. Oğlan babasıyla neredeyse aynı şeyleri söylemesine rağmen annesine tehdit ve hakaretle konuşurken, babasına saygılı bir dil kullanıyor.
Oğul olmak, oğul sahibi olmak, oğlunun yiğitliği önemli.
Verilen dipnotların çoğu gereksiz ama verilseydi dediğim dipnotları yok.
Tırabuzan, sanırım Trabzon. En azından kulağa öyle geliyor. Ama bu kitap yoluyla bilemiyoruz.
Deli Dumrul hikayesi, Gılgamış hikayesi ile benzerlik gösteriyor.
En aykırı ve bağımsız duran hikayeler Deli Dumrul ve Tepegöz hikayeleri.


Dede Korkut Hikayeleri ile ilgili başka yetkin çalışma var mı bilmiyorum, bu kitabı çok iyi olarak aldım. Hissiyatım, arzum bu konuların daha detaylı araştırılması, okunması, yorumlanması.

Kitabın girişi şu ; Türk edebiyatı tarihinin büyük alimi Prof. Dr. Fuat Köprülü'nün derslerinde söylediği bir sözü vardır. ''Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut'u öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar.''

Aşağıda, hikayeleri daha çok kendime hatırlatmak için özetler yazdım ama hikayelerin aslını okumanız tavsiyemdir.

Dirse Han Oğlu Boğaç Han Destanını Beyan Eder Hanım Hey!

Dirse Han, Bayındır Han'ın davetinde çocuğu olmadığından, Tanrı tarafından beddualı denilip kara otağa oturturulur. Buna bozulan Dirse Han, kara oturtulma nedenini öğrenince karısının yanına giderek, ona tehditvari konuşarak, sorar, neden bizim bir oğlumuz yok. Bunun üzerine karısı suçlama kabul etmez ve der ki, deve, koç kestir, açları doyur, giydir, olur ki birinin duasıyla çocuğumuz olur. Öyle de olur, oğlan büyür, serpilir, güçlü kuvvetli olur. Bir boğayı yumruğuyla öldürünce, Dede Korkut adını Boğaç Han verir. Boğaç Han bey olur. Babasının kırk yiğidine yüz vermeyince, onlar da gider Dirse Han'a oğlunu kötüleyip oğlunu öldürtmeye çalışırlar. Öyle de olur. Aslında Boğaç Han ağır yaralanmıştır. Sonradan anası gider onu bulur, sütü ile iyileştirir. Babasından gizli av avlar, kuş kuşlar. Bunu duyan kırk namertler Dirse Han duyarsa bizi keser diye düşünür ve onu tutsak ederler. Dirse Han'in hatunu, babasını kurtarması için oğlundan yardım ister. Oğlan da babasını kurtarır.

Salur Kazan'ın Evinin Yağmalandığı Destanı Beyan Eder Hanım Hey!

Ulaş oğlu Salur Kazan dostları ile şarap içer, eğlenir. Derken hep beraber avlanmaya giderler yerine de evini, yurdunu koruması için 300 yiğit ile oğlu Uruz'u bırakır. Onların gidişiyle kafir Şökli Melik adamlarıyla Salur Kazan'ın evini yağmalar, yiğitlerini öldürür. Anasını ve oğlunu kaçırır. Sadece yiğit çobanın karşı çıkmasıyla koyunları alamaz. Salur Kazan dönünce yıkılır, çobanı da yanına alıp ailesini kurtarmaya gider . Bir yandan Şökli Melik, Salur Kazan'ın hatunu Burla Hatun'a kadeh sundurmak ister. Bunu duyan Burla Hatun, kırk ince belli kızı tembihler, 'Kazan'ın hatunu kimdir diye sorulunca, kırk yerden ses veresiniz.' Öyle olunca Şökli Melik, oğluna işkence edip etini anasına yedirerek Burla Hatun'u bulmaya yönelir. Canı yanan Burla Hatun, oğluna danışır. Oğul etini yiyeyim mi, Kazan'in namusunu lekeleteyim mi? Oğul Uruz sert çıkar, bedduamsı konuşur anasıyla ve asla namusunu lekelememesini ister. Sonunda Salur Kazan yetişir, malını, eşrafını kurtarır, evine döner.

Kam Püre'nin Oğlu Bamsı Beyrek Destanını Beyan Eder Hanım Hey!

Pay Püre Bey ağlamaklı oğlu yok, kardeşi yok diye. Oğuz Beyleri durumu anlayınca el kaldırıp onun için dua ettiler. Pay Piçen Bey de 'bana da dua edin bana da kız nasip olsun' dedi. Onun için de dua ettiler. Pay Piçen Bey, 'eğer kızım olursa, Pay Püre Beyin oğluna beşik kertmesi olsun' dedi. İkisinin de dileği oldu. Bamsı onbeşine girdi, kartal yürekli bir yiğit oldu. Bir gün tüccarları kafirlerden kurtardı. Kafirler ona ne istersen al, dediler ama seçtiklerine onları alma onlar Pay Püre'nin oğlu Bamsı içindir, dediler, onun Bamsı olduğunu bilmediler. Bu anlaşılınca adı Bamsı Beyrek olsun dediler. Ava çıkan Bamsı Beyrek, alacağı beşik kertmelisi Banu Çiçek'in otağına bilmeden yaklaştı. Banu Çiçekle at yarıştırdı en sonunda sevgili oldu, evine dönüp babasına evlenmek isteğini iletti. Banu Çiçek'in deli abisi kız kardeşini isteyeni öldürdüğünden kızı alma faslı bayağı zahmetli oldu. Düğün ise kafir tarafından basıldı. Yiğitleri öldü Beyrek esir düştü. Onaltı yıl geçti. Bir yalancı çıkıp Beyrek ölmüştür dedi de abisi Deli Karçar, Banu Çiçek'i bu yalancıya verdi. Haber Beyrek'e gitti. Kafir'in kızı onu dönüp alsın diye kaçmasına yardım etti. Düğünü dağıttı. Arkadaşlarını da alıp kafire saldırdı, kilisesini yıktı camiye çevirdi. Keşişlerini öldürdü. Ganimetini aldı.Yurduna dönüp arkadaşlarını da everdi.

Kazan Bey'in Oğlu Uruz Bey'in Esir Olduğu Destanı Beyan Eder Hanım Hey!

Kazan Bey, şarap içip eşrafı ile eğlencedeydi. Sağında kardeşi Kara Göne, solunda dayısı Aruz oturmuştu. Sağına baktı kah kah güldü, soluna baktı kah kah güldü. Karşısında oğlu Uruz'a baktı ağladı. Uruz bunu hoş bulmadı, babasına niye diye sordu. Kazan Bey dedi, Etrafınındakilerin hep baş kesip kan döküp ganimet aldığını ama oğlunun daha ok çekmediğinden ağladığını iletir. Uruz kızar. Böyle iş babadan öğrenilir, bir kere beni ava mı çıkardın der ve babası ikna olur. Hemen büyük bir av tertiplenir. Casusta bunu casuslar. Kazan eve döndüğünde Burla Hatun oğlunu göremeyince ağlaşır ve Kazan derhal oğlunu aramaya gider cesedini görmeyince esir düştüğünü anlar. Burla Hatun da ince belli kızları alıp yollara düşer, düşmanla çarpışır. Sonra yiğitler de yardıma koşar ve Uruz kurtarılır.

Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Destanını Beyan Eder Hanım Hey!

Oğuz'da Duha Koca oğlu Deli Dumrul diye bir er vardı. Bir kuru çayın üzerine yaptırdığı köprüden geçenden otuzüç, geçmeyenden döve döve kırk akçe alırdı. Azrail'in yakınlarda bir yiğitin canını aldığını duyunca hiddetlenen Dumrul, Azraille dövüşmek, onu yenmek ve yiğitlerin yaşama doymadan ölmesine karşı durmak istedi ve Azrail hakkında ileri geri konuştu. Bunu duyan Azrail ummadığı anda karşısına çıkıp haddini bildirmek üzereydi ki Deli Dumrul Allah'a yalvardı. Ben Azrailin böyle arkadan vurduğunu bilmezdim, alacaksa canımı Allah alsın diye. Söyledikleri Tanrı'nın hoşuna gitti, canına can bul dedi. Deli Dumrul babasından canını istedi, vermedi anasından istedi vermedi. Karısına vedalaşmaya gitti. İki oğlumuza sahip çık, gönlüne göre biri çıkarsa da ona var, dedi. Kadın ise kendi canını Dumrul için vermeye hazır olduğunu söyledi. Azrail kadının canını alacakken, Dumrul Tanrı'ya yalvardı: ''Alacaksan ikimizin de canını al, ya da ikimizin de canını beraber bırak, Keremi çok kadir Tanrı.'' Hak Teala'ya Deli Dumrul'un sözü hoş geldi. Azrail'e babasının, anasının canını al, o iki helalliye yüzkırk yıl ömür verdim, dedi. Deli Dumrul, yüz kırk yıl eşi ile mutlu ömür sürdü.

Basat'ın Tepegözü Öldürdüğü Destanı Beyan Eder Hanım Hey!

Oğuz bir gün yayalaya göçtü. Bundan önce kimse göçmezdi. Aruz'un çobanı Konur Koca Sarı Çoban, Uzun Pınar'da gördüğü perilerden birini yakalayıp ırzına geçti. Peri, seneye gel benden emanetini al ama Oğuz'un felaket getirdin, dedi. Çoban ertesi sene gördüğünden ürküp kaçtı. Bayındır Beyler gezintide buldular o kütleyi, kütle tekmeledikçe büyüdü ve içinden tepesinde bir gözü olan bir oğlan çıktı. Aruz Koca onu, aslanlarla büyüyen oğlu Basat'la büyütmek istedi ama oğlan herkesin başına bela oldu. İnsan yer oldu. Aruz Koca onu evden kovdu. Peri anası gelip parmağına bir yüzük taktı, oğul sana ok batmasın, tenini kılıç kesmesin, dedi. Oğuz Tepegöz'ün elinden perişan oldu. Anlaşmaya gittiler, her gün iki adam beş yüz koyuna anlaştılar. Ama Tepegöze adam yetişmez oldu. Anaların gözleri yaşla doldu. Basat çıkıp gelip kardeşini Tepegöz'ün yediğini öğrenince Tepegözden kurtulmaya ant içti. Anası, babası ağlayıp sızlayıp oğullarını gönderdi. Basat, Tepegöz'ün tek etli yerinin gözü olduğunu öğrendi. Sonunda da Tepegöz'ün hakkından geldi.


delimorsi@gmail.com

6 yorum: