Olduğudur insanın gösterdiğinden ziyade
Evi akşamıdır insanın
Akşamına kavuşma heyecanıyla hızlı hızlı yürüyordu P. Apartmanın kapısında, uzun zamandır görmediği A ile karşılaştı. Gülümsemeyle kucaklaştılar. A aynı binada oturan bir arkadaşına uğramış, şimdi ayrılıyordu, ne güzel tesadüftü. P geri döndürdü onu, hadi gel bir şeyler yiyelim diyerek akşamına davet etti.
İki arkadaş da ansız, plansız gelişmelere heyecanlı, bir anda sohbete koyuldular. A uzun zamandır memleketi Çin'deydi, yeni dönmüştü, ne yapmıştı, ne etmişti.
Eve vardıklarında P'nin ev arkadaşı Y yemeği çoktan hazırlamıştı. Yemekte bir Çin yemeği olan dumpling olması başka bir sürprizdi. Dumpling, bir avuç içi büyüklükte bir hamurun içine kıymalı bir karışım konulması ve bu hamur toplarının kaynar suda pişirilmesiyle yapılıyor ve bu iki Türk arkadaşa mantıyı hatırlatıyordu. Sadece hatırlatıyordu, çünkü iç malzeme lezzeti oldukça değiştiriyordu, ayrıca onlar haşlanmış hamur topları sade veya soya sosu ile tüketiyorlardı. Olsundu, bu iki kafadar en azından sarmısaklı yoğurt sosunu ve kırmızı toz biberi ekleyerek, Türk usulü dumplinge ulaşmış ve o akşam bu usulü Çinli arkadaşları ile de tanıştırmışlardı. Çinli A, kendi yemeğini bu yöntemle yemekten keyif aldığını ve bundan sonra kendisi de böyle yapabileceğini iletti, iki arkadaş mutlu oldu.
Akşamın uzayacağı Y'nin planı ile belli oldu. O da Çinli bir arkadaşıyla buluşacaktı yemek sonrası, P ve A'yı da davet ediyordu. Onlar da plana memnuniyetle dahil oldu.
Akşamlar şaşırtıcı, akşamlar beklenmedikti
Akşamlar günün özeti ama ötesiydi
Aldığın soluk, seni var edendi
Hava sonbahara rağmen sıcacık, açık havada oturmaya izin veriyordu. Karanlık masalar üzerindeki mumlarla ve insan kalabalığının sohbeti ve kahkahalarıyla aydınlanıyordu. Seçilen yer şehrin içinde, şehirden soyut küçük bir meydanın bir köşesindeki bir mekandı. İçecekler alındı, sohbetin rengi hızla koyuldu.
Milletler, dinler, mistisizm, meditasyon, benzerlikler, farklılıklar konuşuldu. Kitap tavsiyelerinde bulunuldu. İşte o anda, anın anlamına önem verildi. Başka dillerden gelen bu kimseler, bir başka dilde anlaşıyor ve arkadaş olup deneyimlerini paylaşırlarken, tavsiye edilen kitap bir başka dilde olabiliyordu. Bu güzellik olmalıydı.
Babil efsanesi dillendi. Tanrıya ulaşmak isteyen kavimler bir araya gelerek Tanrı'ya ulaşmak için bir kule inşa etmeye başlarlar. Bu duyan Tanrı, kuleyi görmek için gelir ve bu davranışa çok kızar, siz aynı dili konuşuyor ve Tanrı'yla yarışıyorsunuz, sizin dillerinizi ayırayım da bir daha birlik olamayın der ve kuleyi yıkar.
Şimdi gitgide evrenselleşen dünyada diller yeniden birleşiyor olabilir miydi? Bir oyun gibi değil miydi sözcükler? Aynı dilde konuşmak, yeter miydi birbirini anlamaya? Ya herkesin birbirini anladığı evrensel bir dil heyecanlandırmaz mıydı insanlığı, anlamaya dair?
Akşamlar getirir kokusunu sıcaklığın
hatırlamaktır kim olduğunu
yeniden dönmektir hayallerine