17 Mart 2013 Pazar

Waitakere'de Meditasyon

New Zealand pigeons
"masal kuşu"
Şu sıralar kafamdaki milyon soruyu çözmeye kendimi vermiş ve hayatın gerçeklerinden oldukça uzaklaşmış durumdayım canlar. Oysa gerçekte yapmam gerekenler gırla. En sonunda eneee, dememeyi umuyorum.

Bir olay, bir insan ve arkasından yaşananlar beni, kendimi yeniden gözden geçirmeye itti. Buna benzer bir şey daha önce de yaşamış ve şu ikilemde kalmıştım. Nefret mi etmeliyim, teşekkür mü? Teşekkür etmeyi tercih ediyorum, bir yandan acı çekerek. Hayatın eğitim verme yöntemi acı vermek. İdrak sanki başka türlü açılmıyor, ne acayip!

İlginçtir, tam da benim sorgulamalarımın başladığı süreçte bir arkadaşım ile meditasyon hakkında konuşuyorduk. Mantığı hep sevmiş biri olarak meditasyonun yapılma yöntemi ve gerekçesi bana çok akılcı göründü. Derler ki, meditasyon beynimizi dinlendirmemizin bir yöntemidir, uyurken bedenimiz dinlenir ancak beynimiz çalışmaya, rüyalarımızla bize hizmet etmeye devam eder, biz çoğunu hatırlamasak da. Meditasyon yapmak ise aslında beyni boşaltmak ve hiçbir şey düşünmemek. Meditasyona yardımcı olabilecek koşullar, bir çeşit müzikle, ortamın sessizliği ve loşluğuyla oluşturulmaya çalışılsa da söylenene göre herkesin kendi kafasını boşaltma yöntemi birbirinden farklı olabiliyor. Bir arkadaşım olabildiğince boş, sessiz ve karanlık bir odada gözleri kapalı oturarak konsantre olduğunu ve önce  kafasının içinde odadakileri dışarı attığını, sonra düşüncelerinden bir bir kurtulduğunu anlatırken, bir başkası derin nefes alıp vererek düşüncelerden çok bedenine organlarına konsantre olduğunu aktarıyor. Benim anladığım bu bir nevi, düşüncelerinden biz zamanlığına kurtularak, kendine dışarıdan bakmak, düşüncelerini ayıklamak, neyi gerçekten istediğini ayırt etmek, istediğine odaklanmak gibi faydalar sağlıyor. Bir çok kişi meditasyon yapabilmenin zor olduğu ancak bunu başardığında kişiye ferahlık verdiğinde hemfikir.

Ben de merakım ve işin aklıma yatmasıyla deneyeyim dedim. Bir arkadaşım aracılığıyla eğitim veren bir yerle bağlantıya geçtim ama ders saatleri bana uymadığından hafta sonu grup üyelerinin yapacağı geziye katılmaya karar verdim.

Waitakere içinde içine atlanılan gölet
Toplandık ve Auckland'a arabayla yaklaşık yarım saat uzaklıktaki Waitakere ormanına gittik. Grup yürüyüş yapacaklar ve koşacaklar olarak ikiye ayrıldı. Ben yürüyen gruba katıldım. Yürüyüş grubunun lideri aynı zamanda meditasyon merkezinin kurucusu ve otuz yıldır bu işi yürüten dünya tatlısı bir insan. Tek sıra halinde yaklaşık yedi sekiz kişi yürüyoruz, kendimizi dinliyoruz ara ara liderimiz bir ağacın yanında durup bize ağaç hakkında bilgiler veriyor. Yeni Zelanda'nın endemik ağacı Kaori, tek ve büyük bir gövdeden oluşması, yumuşak dokusuyla kolay işlenmesi ve yıllara direnerek muazzam bir büyüklüğe ulaşması ile ünlü. Yüz, iki yüz yaşında bir ağaç görmek hiç zor değil, çok fazla kıyıma uğramış olmasına rağmen. Yürüyüşe başlarken gördüğümüz Yeni Zelanda güvercininden de bahsetmeliyim. Diğer güvercinler gibi onlar da insandan kaçmıyor ve görüntüleri kendimi bir masalın içinde hissetmeme neden olduğu için bence onlar masal kuşları. Gezinin en ilgi çekici kısmı ise orman içinden akan derenin gölleştiği bir noktada suya dalmaktı. Bu arada belirtmeliyim, orman içinde yapılan yürüyüş yollarına, düzenlemelere, bilgilendirmelere hayran kalmamak elde değil. Yeni Zelanda'yı bu yüzden çok seviyorum.

Yürüyüşümüz yaklaşık üç saat sürdü, koşu ekibi bizimkinin belki beş katı bir mesafeyi bizimle aynı sürede tamamladı. Buluşuldu ve kahvaltıya gidildi, ikili üçlü sohbetler edildi.

Ben bir noktada meditasyonla ilgili bir şeyler yapılacağını düşünüyordum, sözü bile geçmedi. Dedim ki benim kavrayamadığım aslında bizim yürüyüşümüzün de bir çeşit meditasyon oluşu. Meditasyonla ilgili bilgi edinmeyi gelecek bir güne bırakıp yeni güzel insanlar tanımanın mutluluğuyla eve döndüm.













1 yorum:

  1. çok sevdiğin bişeyle uğraşmak zaten bir çeşit meditasyon olmalı.)

    YanıtlaSil